19 Ekim 2011 Çarşamba

ŞEy

1.
Işıklar kapanınca gördüklerimin yok olacağına inanmıştım
Masallara inanmak (sanki) görüntülerin uzaklaşmasını beklemek
Parmak uçlarımı öpüyor (karşı konulmaz) çekiciliği baştan çıkartıyor
Titrek, unutmuş, sahip olunmanın o şefkatli sıcaklığını hissetmiş
Yaralarım sarhoş, aktığı yeri bilmiyor, öldürüyor, çürütüyor
Korkum kalbime korkuluk olmuş duyguları kaçırıyor, haykırıyor
Adı konulmamış şarkılar dilleniyor o hastalıklı dillere şifacı
Kör gözlere en güzel oyunlar oynanıyor perdeler her zaman kapalı
Günah kabuk bağlayıp sızısını veriyor üretken bir mikroba dönüşmüş
Hatıraları alıyor iyileştikçe renklere dönüşüyor, sonra kararıyor

2.
Kelimelerle anlatılamam boşluğumda kaybolmuşum, yılmışım
Düşmüşüm ısısı olmayan kuytuluğun adlandırılamayan köşesine
Olmayanın olmayı beklediği o edepsiz siyahın (koynunda) göğsünden demleniyorum
Küçük bir solucandım ayaklarıma batan iğneleri hissedene kadar
Dışlanmış bir sürüngendim ellerim soğukluğunu hissedene kadar bilinmezin
Hareketsiz karanlığın avucunda gözün kaçırabileceği anlık ışık beklentisiyim
Duvarların çok gerisinde bir yerde kendini bekleyene doğru uzuyorum
Küçük cam ve parlak objelerle yansıyarak, en küçük delikleri bularak yol alıyorum
Derin tortular bırakıyorum ömürlük, sessiz yolculuğumda bir adım daha
Tanrının yarattığı en küçük “şey”im, boşluk kavramlarını hiçe saymayı başaran
Ölümün tekrar anlam bulması ölümsüzleştirdi (güzelleştirdi) yaşamımı,
Yaşamım şekillendikçe kabuğum kırılıyor, ışık haznesi şekillendir beni


19ekim2011