29 Kasım 2008 Cumartesi

MaHŞeRiN GeMiSi

güz agaçlara bakan kara bulutların gölgesinde;
onlara uzan ve kaybolacak geleceğini izle
önce izle ve yaşa ve yaşadıgını bilme.
yelkenleri açtı yol alıyor batan güneşin ardından,
geride bıraktıgı kaderin izlerini gelecege bağlıyor
kara kanatlı, karga kafalı mahşerin gemisi
ölüleri alır güvertesine ve yeni hayatlar pesinde
yıldızların çizdiği yolda, rüzgarın önünde.


tuhaf titreşimler, ruhsuz bakışlar, can alıcı yankılar
ölümün sarkısı, dans eden elbiseler, kirli eller
ayın yansıdıgı yerde yaşlı köklü agacın dallarında
boş salıncakta olabilir hayatın anlamı.
kurumuş otların arasında, ölmeye yüz tutmuş çiçegin kökünde
ölüme direnen böcegin yasama istegi olabilir hayatın anlamı.
aldanmayın gördüklerinize aldatıcı olabilir
kullagınıza fısıldanan sırlar gizi aydınlatsada
tüm gerçekler gibi bildilerimiz de
küllenip rüzgarda savrulacak günün birinde!


tütsüleri yakmalıyız, ilahilerimiz gökyüzüne
derin yaralarla kanatmalıyız gögsümüzü, bileklerimizi
kanla yazmalıyız ayaklarımızın dibine adını
ve ilahiye devam mahşerin gemisi görünene dek!


baş dönmeleri, bulantılar, kanımız çekiliyor
ölüme yaklaşmadık korkma, korkma olacaklardan
gün doğusu ufukta belirirken gözlerinde yansır günısıgı
agır agır süzülürken, kanatları bulutları deliyor
görkemli umut; umutlarımızı tüketmek için
sahip oldugu degerleri zihnimize yazıyor
acıyı!


ah! korku bedenlerimize sahipmi olacaksın?
acımasızca kanlarımızı çektin, hayallerimizidemi alacaksın
sen ki mahşerde görevin; ölümün gelişini simgelemek
küllenecek bedenlerimizden düşüncelerimizi çekme
etlerimizi ölümle kutsa ama karanlıga mahkum etme
unuttunmu düşünceler aşk ve düşünceler günah!



*Bu yazı 2007 yılında kaleme alınmış ve sonu getirilememiştir. Yazarken yazdığımdan memnun oldugum ender çalışmalardan biridir. Belki bu beğeni ve zaman aşımı, sonunu getirmeme asla imkan vermedi. Bitirmek için oldukça çaba vermeme karşın hayal gücüm bu gayretlerimi sonuçsuz çıkartmıştır.

18 Kasım 2008 Salı

IşıK

küçük bir fahişe olmayı her zaman isterdin
ya küçük bir fahişe olarak kalmayı,
ısığın olmadan karanlık yüzünü göstermeyi?


dengemsin, aç, bir ıssız çölün ortasında olsamda
bir yudum susun, delice arzu ve nefret
ve duyularını kaybetmiş bir hayvanın sana bakarken
kalbinden geçenleri anlamaya meyilli bir oyundasın


yıldızların yer değiştirmelerini garip karşılamazsın
titrek bir günahkar melek gibisin, üzemem asla
o yüzden bana sahip olduguna inanıp
aptallığın beynimi ele geçirisine ses çıkarmam


dünyayı ne zaman ele geçirdin belli etmeden
hissetmeden ne zaman beni kalbinden attın
çakıl taşları, hafif rüzgar, uçusan toz bulutu
çıplak ayaklarımla venüsten uzaklaştım


gece ısıklarını bu kadar anlamlı kılan ne
tutkunuz isteklerinizi karşılayabilirmi
gelin yavaş yavaş ayın doğduğu yere
orda sizi bekleyen ısıksız bir hayat var


bugün karanlığın çok ötesine geçtik
patlamalar yalnız bir dünya bıraktı geriye
bir gün yıldızlara bakarken gördüm seni
gecede saf bir ısık kadar parlaktın


siz benim için; varolmama sebeptiniz
siz benim için; kendini göstermeyen bir yüzdünüz
siz benim için sadece aynaydınız...


(18kasım08)