8 Kasım 2009 Pazar

DeLiLik

Deliliğin hikâyesi,
Esintili toz, küçük heykelcik, sessiz film
Doğmamış çocuğa hasret, birkaç kuruş
Bulutlara yaklaşan binalar, düşen beden
Mavi güzel, sarı sıcak
Yanık kanatlı sineğin çilesi
Kanatlar meleklerin, gülüşler şeytanın
Acı insanın
Bedenini yakmaya çalışıyor delilik
Konuşuyor diller şehrin kalbinde;
Son sözü olmayan öğüdüm ben,
Başı bilinçli sonu karmaşık
Derinliklerde açığa çıkan çamurum ben,
Bulantılı ve tiksindirici
Damarlarındaki kanım ben,
Akısı güzel, baş döndürücü
Kandan denizler nefesleri tüketti
Hastalıklı ruhlar boğulmak üzere
Damarlar kesiliyor, diller hastalıklı
Veba
Ölüm ve hüzün
Dev kanatlarıyla çullandı kötülük
Lunapark büyük gösterisine hazırlanıyor
Delilik birbirine sürtünüyor;
“Hoş geldiniz bayanlar ve baylar,
Perdelerimiz ölüme açılıyor…”
Ne sinsi kahkahalar
Kuklaları yöneten yüzüklü parmaklar
Çan gürültüsü, ezan sesleri
Hangi dinin temsilcisi delilik
“Hoş geldiniz bayanlar ve baylar,
Perdelerimiz şehvete açılıyor…”
Güzel vücutlar çıplaklığı Havva’ya adıyor
Sapkınlık hayvanlığın gizli andı
Ve tutkulu bakışlar
Artık askı temsil etmiyor
Koca atan kalbin, saat tıkırtısına dönüşü
Öyle sersem ve durdurulmaz ki
Konuşulmayanlar tozlara karışacak
Gizli yüzler köşelere saklanıyor
Babil’e ulaşmamalı çılgınlık
Sürünen sinsi fesatlık
Ele geçirecek benliği
Kahkaha
Lanetli insanlığın soysuz hastalığı
Düşünceler karanlık
Işıklarını söndür odanın
“Delilik” tek başına,
Yorgun, köşede oturuyor;
“Hislerimiz dünyanın sonunu getirebilir
Kıyamet sadece insanın beyninde var olmaya layık
Yaşanılan unutulmuyor,
Bir yerlerde bir başkasının görüşüyle varlığını sürdürüyor”


08kasım09

Hiç yorum yok: